ŞİRİNE
- SEZER SOLAK
- 3 Nis
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 7 gün önce
Yavaşça gözlerini araladı. Karanlık karşıladı onu, hiç bir şey görmüyordu. Vazgeçti. Göz kapaklarını tekrar kapattı, bekledi, sonrasında sanki bir parlama mı olmuştu ne?
"Gözünü açabilirsin" diyen talimatı, duydu mu, için de mi hissetti bilemedi.
Gözlerini açtığında metal ve beyazın hakim olduğu bir ortamdaydı. Başında sevimli bir yaratık ona bakıyordu. Yüzüne göre oldukça büyük gözleri, göz çeperine göre daha iri dışa bombeli siyah göz bebekleri, çanak şeklini almış kulakları vardı. Teni pürüzsüz, mimikleri yok denecek kadar azdı.
Anlatmak istediği her şeyi gözlerinden karşısındakine aktarıyordu adeta.
“İyi hissediyorsanız oturun,” dedi sevimli yaratık, ve devam etti. “Elli yıldır eksi beş derecede özel bir jel içerisinde bekletiliyordunuz. Yaşadığınız dönemde tedavi edilemeyen bir kanser türüyle mücadele ediyormuşsunuz, denek olmayı kabul ettiğiniz de Hayat Bankası programına dahil edilmişsiniz. Hastalığınızın tedavisinin bulunduğu bir zamandayız. Artık deri altına yerleştirilen çip sayesinde deformasyon başladığı anda fark edilip yok ediliyor. On yıldır da embriyoya müdahale edilerek sorunsuz ve hastalıksız canlılar dünyası oluşturulmaya çalışılıyor.”
"Acıkmışsınızdır. Yemeğinizi kapsül olarak mı, gerçek yemek olarak mı almak istersiniz?"
Soruya şaşırdığı gibi bunları içinde duyuyor olmasına da şaşırıyordu.
“Artık telepati ile anlaşıyoruz, aklınızdan geçenleri ve duygularınızı, kendinizi kilitlemezseniz herkes bilebiliyor.
Acıkmış olduğunu hissetti. Kapsülü deneyeyim diye içinden geçirdiği anda birden önünde içi sıvı dolu bir bardak ile beraber yeşil renkli bir kapsül belirdi. Öyle hızlı olmuştu ki nasıl geldiğini anlayamadı bile.
Alıp yuttu midesinde bir tokluk ağzında müthiş bir zeytinyağlı fasulye tadı belirdi. Oldum olası sevmişimdir diye geçiyordu ki içinden, Şirine, “dosyanızda ki bilgileriniz içinde vardı, ona göre ayarlandı” dedi.
İri gözleriyle öyle sevimli ve şirin duruyordu ki Şirine adını çok yakıştırdı ona.
“Artık hazırsınız” dedi Şirine, “hayata karışma vakti, sizin bildiğiniz gibi değil dünya çok değişti, şaşıracaksınız ama alışırsınız. Dışarıya şapka ve gözlüksüz çıkmamaya dikkat edin. Ozon deliği yüzde doksanlara ulaştığı için fizyolojimiz değişime uğradı. Göz ve kulaklarınız değişimini tamamlayana kadar beraber olacağız. Sizi yalnız bırakmayacağım."
Çok büyük bir alana gelmişlerdi. Şirine ile birlikte iki kişilik hava aracına bindiler. Hangar kapısı açılıp da dışarıya süzüldüklerinde gözlerine inanamadı. Yeşilin bin bir tonu, renk renk çiçekler, gökyüzünde salınan çeşit çeşit kanatlı varlıklar, şelaleler, devasa ağaçlar ve doğayla uyumlu yapılar göze çarpıyordu. Etrafta kişi sayısına uygun araçlar içinde, şirineye benzeyen insanlar mutlu suratlarıyla dolaşıyorlardı. "Artık insanlar diyorum belli ki evrilmişiz." Pırıl pırıl bir güneş gerçek olamayacak kadar güzel ve sıcak.
Artık alışmıştı, ağzını açıp konuşmuyordu. İçinden geçirmesi yeterliydi.
Evet dedi Şirine "tüm evrende dünyadan başka yaşam olmadığını anladığında insanlar arayışı bırakıp olanı kurtarmaya çalıştılar.
Yapay zeka ve ucuzlayan işlemci kapasitesi sayesinde kanserin her çeşidi ve bütün gen bozuklukları yok edildi. Et, süt, balık artık yapay üretiliyor, böylece eko sistem kurtuldu.. Çöl olan Avustralya kıtası ormanla kaplandı. Yağmur döngüsü düzeldiği için tarım alanları tekrar doğaya döndü.
Füzyon teknolojisi sayesinde elektrik üretimi düştü bu da elektrikli arabaların kullanımına olanak sağladı. Üretici ve tüketici çok bilinçlendi. Artık önem verilen tek şey yaşamın tadını çıkarmak, doğayla bütünleşip, ondan maksimum şekilde faydalanmak oldu.
Mimari olarak ilginç ve güzel bir yapıya vardılar. “Şimdilik kalacağın yer” dedi Şirine, “konukevi gibi düşün, ortama uyum sağlayıp değişime alıştığında kararını sen vereceksin. Bu arada, ben robotum, yabancılık çekme diye senin geldiğin çağa göre programlandım. Adım Jobo 48, ama senin koyduğun Şirine ismini daha çok beğendim.”
Comments